KİŞİLİK AÇISINDAN DİK DURMAK
Dik durmak, yalnızca bedenin değil, karakterin de bir yansımasıdır. İnsan, hayatın karşısında eğilmeden, taviz vermeden, değerlerine sahip çıkarak yaşarsa gerçek anlamda “dik durmuş” olur.
Kişilik açısından dik durmak, zor zamanlarda da onurlu davranabilmek demektir. Menfaatler uğruna inançlarını satmamak, haksızlık karşısında susmamak, güçlü görünmek için değil doğru olmak için ayakta kalmaktır. Böyle insanlar, çevresinde güven uyandırır; sözlerine itibar edilir, varlıkları saygı uyandırır.
Her birey hayatında pek çok sınavdan geçer. Bu sınavlarda önemli olan, rüzgâr nereye eserse oraya savrulmak değil, kökleri sağlam bir ağaç gibi dimdik durabilmektir. Çünkü kişiliğin değeri, rahat zamanlarda değil, zor günlerde gösterilen duruşla ölçülür.
Sonuç olarak, dik durmak; başı yukarıda dolaşmak değil, gönlü ve vicdanı hür yaşamaktır. İnsan kendine ve değerlerine sadık kaldığı sürece gerçek anlamda ayakta kalır.
Dik duran insanlar kendisinden emin insanlardır. Dik duruş, İnsanın başkalarının nazarında daha da önemlisi kendine olan saygısı için önemli bir özelliktir. Omurgasız insana kimse saygı duymaz!
Hayatta şu üç şeyi yapmayın; Üzgünken karar vermeyin, mutluyken söz vermeyin, kızgınken asla cevap vermeyin. Şayet bu üç şeyden birisini yapmışsanız da! Mutlaka arkasında durun.
Dik Durmak: Kişiliğin Aynasıdır
Dik durmak, yalnızca fiziksel bir tavır değil; insanın iç dünyasının, karakterinin ve değerlerinin dışa yansımasıdır. Hayatın fırtınaları karşısında eğilip bükülmeyen, haksızlığa boyun eğmeyen, çıkar uğruna doğrularından vazgeçmeyen kişi gerçekten “dik duran” insandır.
Tarih boyunca dik duran insanlar, toplumlara yön vermiştir. Örneğin, haksızlık karşısında susmayan bir öğretmen, yalnızca öğrencilerine bilgi değil, aynı zamanda onurlu bir duruş miras bırakır. Ya da iş hayatında kısa yoldan kazanç elde etmeyi reddeden, emeğine güvenen bir çalışan, dik duruşuyla hem kendisine hem çevresine örnek olur.
Dik durmak, kibirle karıştırılmamalıdır. Bu, başkalarını küçümsemek değil; kendi değerlerini küçültmemektir. İnsan, gururla değil, onurla dimdik kalmalıdır. Çünkü kişiliğin asıl gücü; parayla, makamla ya da şöhretle değil, erdemli bir duruşla ölçülür.
Sözünde durmak, insanın kendi vicdanına olan borcudur. Dik durmak ise; karakterinin omurgasıdır. Sözünde durmayan kişiler, aslında en çok kendilerine ihanet ederler.
Sözünde duramayanlar, aslında en çok kendilerini küçültür. Çünkü; verilen her söz insanın kendi onuru üzerine attığı bir imzadır. O imzayı silenler, yalnızca başkalarının değil kendi vicdanlarının gözünde de silinirler.
İnsanı ayakta tutan şey! Yalnızca bedenin omurgası değil, karakterinin omurgasıdır.
Sonuç olarak, dik durmak; insana güven, topluma umut, hayata anlam katan bir tavırdır. Zor günlerde bile eğilmeyenler hem kendilerine hem de gelecek nesillere en değerli mirası bırakır.
Meksikalı bir ressam dik duruşu şöyle özetlemiş.
Bir dik duruşun; kaç yenilgi, kaç göz yaşı, kaç kalp ağrısı ettiğini bilemezsiniz…
‘’Dik durmak; boyla değil, onurla ölçülür.’’
‘’İnsan eğilirse sırtı, değerleri kırılırsa kişiliği bükülür.’’
‘’Dik duran, yalnızca kendini değil; ardında duranları da korur.’’
“Dik durmak, doğruya yaslanmaktır.”
Maymun muzu, kurt kuzuyu terk etmiyorsa; dik durmasını beceremeyenler de, asla gök yüzünü göremezler…
Baki Selamlar,