DAVA ADAMI OLMAK
Hayatlarını bir davaya adayanların hareket noktaları idealleridir.
Kedi, aslangiller familyasındandır. Ama kırk tane kedi bir araya gelse, bir tane aslan etmez. İşte davanın öznesi budur.
Davaların ardına yığın yığın insanların takıldığı görülür. Ama o yığınlar içinde hayatını “ideali eksenine” oturtmuş az insan gösterilebilir. O anlamdaki kalabalık kitleleri en iyi tarif eden kelime “sempatizan” dır.
Dava Adamları ile sempatizanlar arasındaki fark, dava adamlarının “gündelik ve dünyalık” işlerini “boş vakitlerinde” yapması, sempatizanlarınsa davalarını “boş vakitlerini değerlendirme ” olarak mülahaza etmeleridir.
Ben biraz burada siyasette dava adamlığı konusunu irdelemeye çalışacağım. Siyasette dava adamlığı nasıl olunur, dava adamı ne demek, bir insan davasına nasıl sahip çıkar, davasının arkasında ne kadar durur veya durabilir. Bir insan çıkarları uğruna davasını satabilir mi? Davasına ihanet edebilir mi? Beraber davasını sahip çıktığı arkadaşını arkasından hançerliyebilir mi?
Konu bu kadar açık ve net sevgili dostlar, maalesef günümüzde siyaset camiasında günlük hayatımız da insanlar bu ihaneti maalesef yapıyorlar. Bu dava adamlık konusunu siyasette bir açalım bakalım neler olacak.
Siyasette beraber yola çıktığınız dikenli, taşlı yollardan, beraber yürüdüğünüz, önünüze çıkan tüm engelleri beraber sırtlayarak Vatan için, Hak için, Adalet için ALLAH için çıktığınız bu kutlu dava yolunda nasıl oluyor da bir zaman geliyor ihanet içine düşüp zaman şaşması yaşıyorsunuz? Dava adamıyım diyerek yola çıktığınız arkadaşlarınızı hangi çıkar uğruna, ne karşılığı satıyorsunuz insanların bir de yüzüne bakarak vatan edebiyatı yapıyorsunuz. Sizler asla dava adamı olmadınız, dava adamıyım diyerek arkadaşlarınızı kandıran, yan yollara sapan birer dava haini haline geldiniz davasına arkadaşına hainlik eden birer yamyam fare oldunuz.
Nasıl mı? On sekiz yılın sonlarında yelkenli tahta yük gemilerin ambarlarında geme fareler olur bütün yiyeceklere zarar verirlermiş. Gemi tayfası da bu konuda çaresiz kalırlarmış. Sonra şöyle bir yöntem akıllarına gelmiş. Gemi ambarında bir fareyi zar zor tuzaklayarak yakaladıkları bir gemeyi boş bir fıçının içine koyarlar günlerce aç susuz bırakır yeteceği kadar su ekmek verirlermiş. Asıl önemlisi küçük bir fare yakalayıp gemenin oldığu fıçıya atarak farenin yaşamasını sağlayarak fareyi böyle iki üç ay fare ile besleyip, gemeyi yamyam fare haline getirirler, sonrada o gemeyi geminin ambarına salarlarmış. Tabi geme fare yemeğe alıştığı için direk farelerin olduğu deliklere girer, diğer küçük farelerde kaçmaz hatta dost sanırlarmış yamyam fare bunu fırsata çevirip tüm fareleri parçalar silip süpürürmüş.
Kıssadan hisse sevgili dostlar, şimdi aramız da o kadar çok yamyam iki ayaklı gemeler var ki sizlerde bilirsiniz. Bu davasını satan, milletini satan, ülkesini satan, beraber yola çıktığı dava arkadaşlarını arkadan hançerleyen bu gemelere çok dikkat etmemiz gerekmekte, yanında beraber saf tutar, devletin haremine girer hatta içine girer anlamazsın!
Dava adamlığı öyle kolay kazanılmaz kolay kolay da dava adamlığı olunmaz. Ben şimdi şu an partilerin içinde hatta iktidar partisinin içinde partinin kozmik odalarına kadar, bırak alt kadamelerine kadar girmiş faaliyet gösteren gemeler var olabilir. Parti içerisinde en üst tepelerde görev alan, Milletvekilliği, İl başkanlığı, İlçe Başkanlığı,Meclis Üyeliği, Yönetim Kurulu üyeliği yapan gemeler olabilir. Çıkarlarımız, cebimiz, menfaatimiz için değil o koltuklarda Vatanımızın, Ülkemizin, Ulusumuzun, Milletimizin menfaati özelliklede ALLAH için oturun..
Dava adamı olmak için, önce adam olmak lazım. Dava öğretilir ama adamlık öğretilmez.
Hoşçakalın dostlar…
