ADANA ŞİİR FESTİVALİNDEN KALANLAR
Sevgili dostlar, Samsun’da TÜYAP Kitap Fuarı’nın ve Atakum Çobanlı İskelesi’nde Çiçek Açan Kadınlar Derneği’nin organize ettiği kitap etkinliğinden sonra, ayağımızın tozuyla 24-27 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 11. Uluslararası Türk Dünyası Kültür, Sanat, Resim, Şiir ve Müzik Festivali’ne katıldım.
Bu üç günlük seyahatimde Adana’da birçok tarihi yeri görme fırsatım oldu. Ancak organizasyon eksikliğinden kaynaklanan bazı sebeplerden dolayı ziyaret edeceğimiz bazı yerlere gidemedik.
Bu programı on yıldır yürüten organizasyon sorumlusu Halise Hanım’a çok teşekkür ederim. Bizlere elinden geldiğince misafirperverliğini gösterdi.
Adana’ya yıllar önce bir pazarlama şirketinde grup şefi olarak gelmiş, yaklaşık doksan gün kadar kalmıştım. O günlerin Adana’sı içimde öyle derin izler, öyle anılar bırakmıştı ki… Bu seyahatimde de şehrin ne kadar değiştiğini, o yılların izlerini ve anılarını yeniden yad edip edemeyeceğimi düşünmeden edemedim.
Ama maalesef öyle olmadı. Sadece Taşköprü’de eski anılarım canlandı. Bir de Ziyapaşa Bulvarı’ndaki Gümüş At… Fakat Gümüş AT’ın kapanmış olması beni ziyadesiyle üzdü. Orada çok izler bırakmıştım. O izlerin kaybolmuş olması içimi parçalamıştı. Aramızda artık olmayan arkadaşlarım aklıma geldi ve çok hüzünlendim.
Tabii bu hüznü kimseyle paylaşamadım; sadece gözlerimde yaşlarla sessiz bir köşede iç çektim.
Bu Adana seyahatine sadece sahnede üç şiir okumak amacıyla gelmemiştim. Dediğim gibi, amacım anılarımı tazelemekti; yıllar sonra, yani kırk yıl sonra kaybettiğim arkadaşlarımın ruhlarıyla bir nebze de olsa birlikte olabilmekti.
Sorsanız “Oldun mu?” diye… Evet, onlarla o anları yeniden yaşadım ve çok mutlu oldum.
Bu gelişimde Adana’yı hiç beğenmedim. Ruhundan kopmuş, benliğini kaybetmiş, salaş bir Adana ile karşılaştım. Trafiğini mi anlatsam, temizliğini mi bilemiyorum; kendini kaybetmiş bir şehir olmuş Adana.
Bir de dikkatimi çeken önemli bir detay: Adana’da tramvay yok. Böyle büyük bir şehirde tramvayın olmayışına gerçekten çok şaşırdım.
Adana benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Kötü yaşanmışlıklar, kalp kırıklıkları ve içimde acı bırakacak anılarla döndüm.
Deseler ki, “Bu yaşanmışlıkları tekrar yaşamak için bir daha Adana’ya gider misin?”
Evet sevgili dostlar, hem de koşa koşa giderim. Aynı kişilerle birlikte olacaksam, uçarak giderim. Bu sefer aynı hataları yapmaz, onlarla birlikte olabilmek için birbirimize daha çok zaman yaratırdım. Hatta arabamla gitmek isterdim.
Adana’da yeni dostluklar edindim. Zaten böyle etkinlikler, yeni dostlukların kurulmasında önemli bir rol oynuyor. İz bırakacak arkadaşlıklar kurdum.
Memlekete gelen bahar oldum; uzun yıllar beklenen, hakikat olan bir rüya oldum; koklamaya kıyılamayan bir manolya oldum.
Bir başka gözde prens oldum, bir tostu paylaşarak yedim. Ellerini tutmadan sevmeyi öğrendim.
Burada beş tane şiir yazdım. Şairin şehri olmaz; geldiği zaman değil, kalbine dokunulduğu zaman yazar. Bu şiirlerimin ikisini zaten sosyal platformlarda paylaşmıştım, çok da beğeni aldım.
Bir gezi esnasında öğle yemeği molasında tabldot usulü yemek veriliyordu. Boş bir masaya geçtim; yanıma sonradan oturanlar oldu. Üç bayan hem yemeklerini yiyor hem sohbet ediyorlardı.
Bir ara, sonradan keçe sanatçısı olduğunu öğrendiğim Gülay Hanım, arkadaşına erkeklerin “ayran gönüllü” olduğunu söyleyince, tam o sırada ben de ayranı ağzıma götürmüştüm. Gülmekten ayranı üstüme döktüm.
Sanatçımız çantasından mendil çıkarıp “Hatamı telafi etmek istiyorum” derken öylesine kibar, naif ve nazikti ki…
Samsun’dan selamlar Gülay Hanım!
Ben nasibe inanan bir insanım.
Nasip olmadan ne su olur ne ekmek ne de iz bırakan bir hikâye…
Hiçbiri olmaz. Gönlümüze girenlerin, orada kalmaları için çaba sarf ettiğimiz insanların adı nasipte yoksa asla olmuyor. Ama nasibin peşinden gitmek gerektiğine inanırım.
Şiirimden bir kıtayı paylaşarak noktalamak istiyorum:
Ben dönerken rüzgârıma adını kattım,
Samsun’a senin kokunu taşıdım.
Şimdi her sabah
Dalgalanan denizde gözlerini arıyorum.
Adana’dan alınmış ödünç bir kalp…
Ama bilirim, bazı ödünçler ömürlüktür.
Bâki selamlar,
Miraç Morçöl