DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI “4 KİTAB”DAN, “4 ŞAHÎD”LE YANLIŞSIN!..
(“Yanlış Hitâb”, “Yanlış Tefsîr” üstüne bir “Taşlama”):
S |
aygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilindiği üzere, bundan önceki “Doğu Türkistan: Uygurya” ve “Stalin’den Putin’e, Zulümler Katar-Katar” ile “2 Türkçemiz Var, Tam 6 Lider” ve “Türk Dilini Öğren, Ceddin Tanı” başlıklı köşe yazılarımızda; “Bafra” ilçemizde 5 yıl önce yayın hayâtına başlamış ve içinde bulunduğumuz bu aya kadar da tam 26 sayı yayınlanmış bir dergi” olan “EDEBİCE-Fikir Sanat Edebiyat Dergisi”nden ve bunun “Genel Yayın Yönetmenliği”ni “Sn. Yaşar Vural” Beyin yapmakta olduğundan bahsetmiş, “Bahar 2021” tarihli bu son sayısında Sn. “Kutlu Altay Kocaova” tarafından kaleme alınmış “Doğu Türkistan ve Çin Megalo İdeası” makâlesi ile “Sn. Zafer Karatay”ın “Kırım Tatar Edebiyatı ve Sanatı” üzerine bir araştırmasına yer vermiş, sonrasında ise “Millî Kültür ve Sanat”ımızın “Yüzakı” isimlerinden, “OMÜ Emekli Öğretim Görevlisi, Şâir ve Yazar, Üstâd Ağabeyimiz: M. Hâlistin Kukul”un “Türk Dünyâsı Türkçesi” başlığı altındaki yazısını, ardından da “Türk Kültür-Sanat Âşığı Eğitimci Şâir ve Yazar, Türkiye ve Avrasya Yazarlar Birliği Üyesi Ahmet Şahin” Bey Kardeşimizin “Türkçe-Yahya Kemal’in Şiir Dili ve Süleymâniye’de Bayram Sabahı” adını taşıyan incelemesini tanıtmaya çalışmış idik.
Derginin son iki (77-78’inci) sayfasında ise Sn. “İskender Pala”nın “Bülbülün Kırk Şarkısı” adlı eserinin tanıtımını yapan “Ülkü Kara”nın cümleleri arasında geçen “Ümmetin ağlıyor ya Muhammed” şeklindeki ifadesine ve Peygamberimiz Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) için kullandıkları (“Ümmetim gökteki yıldızlar gibidir” demiştin ya hani…) diyerek düştükleri iki büyük hatâya takılıverdik.
= = = (***) = = =
Kur’ân-ı Kerîm’in “Hucurât Sûresi” 2’nci âyet-i celîlesinde Cenâb-ı Allah meâlen; “…Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın! Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider” buyurulmakta iken burada Resûlullah’a (s.a.v.) karşı, Sahâbe Efendilerimize bile yasaklanan bir hitap şekli ile hitap edilmekte, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretlerinin ifadesi ile (Bkz: “O ve Ben-N. Fazıl Kısakürek”, s. 148; “Hayatı ve Hatıralarıyla Seyyid Abdülhakîm Arvâsî-Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci”, s. 274; “İki Cihan Güneşi Hazreti Muhammed’in Hayâtı-Prof. Dr. Ramazan Ayvallı”, s. 416) “hayâsızlık” yapılmakta, “günâh” işlenmektedir. Çünkü böyle bir hitap “yasaklanmış/harâm edilmiştir.”
Ha, başta “Elmalılı Hamdi M. Yazır” gibi bâzı tefsîrciler tarafından, (Kur’an-ı Kerîm’in sâdece 4 sûresinde; Al-i İmrân, 144; Ahzâb, 40; Muhammed, 2 ve Fetih, 29’da adı “Muhammed” olarak zikredilmesine, Saff, 6’da ise “Ahmed” olarak geçmesine rağmen) bol bol “Yâ Muhammed!”, “Ey Muhammed!” diye hitapları uydurmaktan, onlarca yerde bunu söylemekten çekinmediklerini ve dolayısıyla da (Ülkü Kara” gibi genç kalemlerin yanlışa sürüklendiklerini görüyor ve üzülüyoruz.
“Gazeteci-Yazar Metin Aykutlu”nun “Meâl ile Din Tahribatı” başlıklı makâlesinde belirttiği gibi (Bkz: Türkiye Gazetesi-08.06.2018, s. 8), ülkemizde senede 3 milyon civarında meâl dağıtılmakta ve bunlardan çoğunu da “Elmalılı Meâli” teşkil etmektedir. Bu meâlin Bakara Sûresi 34’üncü âyetinin orijinal meâli: “Ve o vakit melâikeye ‘Âdem için secde edin’ dedik, derhal secde ettiler, ancak İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi.” “Zaten (İblis) kâfirlerden idi” şeklindeki cümlesi ne büyük hatâ. İlmihâl kitabından melek inancını sağlam öğrenmeyen bir Müslüman, Elmalı’nın meâlinden bu âyet manâsını okursa; kuvvetle muhtemeldir ki İblis’in zaten kâfir olduğuna inanacak. Demek, meleklerden kâfir olan da varmış diyecek. Allahü teâlâ, kâfir olan İblis’e neden secdeyi emretti, diye şaşacak. Çünkü kâfirden secde etmesi değil, imân etmesi istenir. Sadeleştirilmiş meâlde, “Ve o zaman meleklere: ‘Âdem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.” şeklini aldı. Sâdeleştirenler ‘Zaten kâfirlerden idi’ hatâsını düzeltmişler. Bu son şekli okuyanlar da büyük ihtimalle, “İblis; melekti, kâfir oldu” şeklinde inanarak melek inancını kaybedecek. Bu âyet, Muhammed Esed’in meâlinde “hakkı inkâr edenlerden oldu”, E. Edib’in meâlinde “nankörlük etti”, Y. Nuri Öztürk’ün meâlinde “nankörlerden olmuştu”, İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun meâlinde de “Allah’ı tanımaz oldu” şeklinde farklı farklı ifade edilmiştir.
Merhum Gazeteci-Yazar Mehmet Oruç’un 27.04.2010 günlü Türkiye Gazetesi’nin “İnsan ve Toplum” başlıklı köşesinde, Sn. Mustafa Kasadar’ın 12.02.2018 günlü Millî Gazete’nin 17’nci sayfasında, özellikle belirttikleri gibi “Mebus-Hoca Elmalılı M. Hamdi Yazır”ın kaleme aldığı “Hal’ Fetvası”, 27 Nisan 1909 günü, “31 Mart İsyanına sebep olmak, din kitaplarını tahrif etmek ve yakmak, devletin hazinesini isrâf etmek, insanları suçsuz oldukları hâlde idâm ettirmek” gibi asılsız ve akıl almaz suçlar ile ithâm edilerek Cennet Mekân Sultan Abdülhamîd Hân Hazretlerine tebliğ edilmiş ve İmparatorluğun sonu âdeta bu fetvâ ile hazırlanmıştır.
Diyoruz ve Peygamberimiz Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)in “Benden, bildiğinizin haricinde hadis naklinden sakının. Zira her kim kasden yalan bir hadis söylerse, ateşten oturacağı yeri hazırlasın. Ve her kim de, Kur’ân’ı kendi rey’i ile tefsir ederse, gene ateşten oturacağı yeri hazırlasın!” Hz. İbn-i Abbas (r. anh) hadîs-i şerîfini gözönünde bulundurarak ilgililerin “Ashâbım” yerine “Ümmetim” farkını düşünerek yazdıkları/yayınladıkları’na şöylece bir “tevbe-i Nasûh” ile tövbe etmelerini salık veriyor ve dahi bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyoruz Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = ( – 1 – ) = = =
“Ana-baba” illâ “amir”, “hoca”ya;
“İsmi ile” çağırması “çok ayıp!..”
Hele bizde, kadın kişi “koca”ya;
“Adı ile” çığırması “çok ayıp!..”
“4 sûrede” “Peygamber”in adı var;
“Muhammed”(*)i andı, bunca insanlar;
“Saff”ta “Ahmed”, “İsâ”(*) ile çağrılar;
“Yasak”ları, “sınır”ları “zorlayıp…”
…‘Ey Muhammed!’, ‘…Yâ Muhammed!’ nidâlar;
“Yasaklanmış”, “Hucurât”la “sadâ”lar;
“Meâller”de, çok yerde bu “hatâ”lar;
“Tefsîr” yazmış, bâzıları “horlayıp!..”
= = = ( – 2 – ) = = =
“Halîfe”ye “Katil” diyen bu “Yazır”;
“Tahrifçisin” diyen yine bu “Yazır”;
“İsrâfçısın” diyen yine bu “Yazır”;
“İdâmcısın” diyen yine bu “Yazır”;
“İblis” için, “kâfir” yazan bu oldu!..
“Melek/kâfir”, bu olacak iş midir?
“Cin” başkadır, “melek” başka düş müdür?
“Yanlış mânâ”, bu “murada” eş midir?..
“Nice haltlar” yiyen yine bu “Yazır”;
“Ol Sultân”a, fetvâ düzen bu oldu!..
“İnkâr” diyen, “nankör” diyen, diyen O;
“İT”e uyup, “Osmanlı”yı yiyen O;
“Hal’ Fetvâsı” yazıp bunu düzen O!..
“Gök Sultân”a, “katil” diyen yine O;
“Hucurât”ı, çiğneyen bu, bu “Yazır!..”
KAYIKÇ’Ali, “4 Kitab”dan aktardın;
“4 Şâhid”le, “makâleyi” kurtardın;
“1 eğri”den, “çok doğru”lar muradın!..
Kim yaparsa, yanlış tefsîr/Dîne” O;
“Hucurât”ı, çiğneyen bu, bu “Yazır!..”
——————————————–
(*): Muhammed (aleyhisselâm), İsâ (aleyhisselâm)
=============================================================================